SAKARYA BİLSEM KÜLTÜR VE SANAT KULÜBÜ
  Şehir Ve Müzik
 

ŞEHİR VE MÜZİK   (Ali Çolak)

       

 


     Bir şehri gezmeye durduğunuzda sizi oranın şarkıları karşılamıyorsa ya o şehir henüz yerleşikliğini tamamlayamamış, şarkılarını üretememiştir ya da siz şehri yaşamıyor, onun gönül coğrafyasına giremiyorsunuz demektir. "Şehir" olmayı başarabilmiş her yerin kendi macerasnı duyuran ve kendi ruhunu seslendirip duran şarkıları, türküleri mutlaka vardır. Bunlar, geçmişle halihazırın kol kola yaşamasına imkan verirler. Şehrin eski sahiplerinin hüznü, aşkları ve hayalleri, kıyamete kadar yakasını bırakmaz burada yaşayanların. İyi ki de bırakmaz... Şehri bir yıkıntı, eski yapılar sergisi olmaktan çıkarıp bir canlı organizma gibi görmemizi sağlayan, biraz da şarkılarda gezinen eski sahiplerinin ruhlarıdır.


Her şehrin bir şarkısı olduğu söylenir ya da bir şarkıya benzediği... İnsan, sokaklarında gezerken, yerlilerine bakarken inceden inceye hisseder bu şarkıyı. Oraya ait şarkılar kendiliğinden dilinize düşer ve size eşlik eder. Böylece o şehirde geçireceğiniz saatler, bir konser atmosferine dönüşüverir. Şarkılar sizi nereye çekip götürürse artık... Belki neşeye kapılıp unutursunuz nerede olduğunuzu, belki şarkıların coşkusuyla yalnızlığınızı, ayrılık düşüncelerini yele verirsiniz. Belki de derin aşkların, hüzünlerin bahçelerinden geçersiniz. Şehir sizi yeniden, yeniden aşka çağırır...


"Dünya şehri" unvanını hak etmiş pek çok şehrin, böyle şarkılardan örülmüş hayatları vardır. Mesela İstanbul, Kahire, Üsküp, Viyana, Endülüs, New York, Berlin... Hepsinin kendi maceralarını ve halklarının ruhunu yansıtan şarkıları, sokaklarında gezerken sizi saracak musikileri vardır. "Şehir" dergisindeki bir yazısında (sayı 15, Mayıs 1988) Ahmet Tulgar şöyle diyecektir: "Bir harita çizilebilirdi, kentlerin ya da ülkelerin müzik aletleriyle simgelendiği... O zaman Roma nın üzerine bir mandolin, İstanbul un üzerine bir tambur, New Orleans a ise bir saksafon çizilirdi... Onları gitarlar, kemanlar, neyler, banjolar, balalaykalar izlerdi... Böyle böyle yeni bir dünya haritası çizilirdi. Ve o zaman belki de üzerinden valslerin, bluesların, türkülerin yükseldiği ve ses perdelerinin sınır çizgilerinin yerini aldığı bir dünyada yaşanırdı." Bu dünya ne doyumsuz, ne harikulade bir yer olurdu... Yalnız, ben biraz da Yahya Kemal den mülhem, İstanbul un üzerinde "ud" resmi görmek isterdim... "Eski İstanbul bir ud sesindedir." der ya üstat... Siz de bildiğiniz ve sevdiğiniz şehirlerin üzerine, gönlünüzden geçen musiki aletlerini yerleştirebilirsiniz. Kimine kemençe çizersiniz, kimine bağlama, kimine kanun... Sonra onların ölümsüz seslerini dinlersiniz bir ömür boyu.


Bu yazıyı "İstanbul Şarkıları" ve "İstanbul Türküleri" ilham etti bana. Sayın Şenol Demiröz ün prodüktörlüğünde ve Mehmet Güntekin in yönetmenliğinde çıkan dört "İstanbul Şarkıları-Türküleri" CDsini dinledim baştan sona. İstanbul un bir musiki şehri olduğunu yeniden kavradım. Şarkılarının, türkülerinin dışında İstanbul u İstanbul yapan ne sesler, ne tınılar vardır bir düşünsenize... Uygarlıklar başkenti İstanbul un bütün yer altı seslerini bir hayal etsenize... Bir de bu sesleri hissederek dolaşsak İstanbul'u.
27 Mart 1999

 
  Toplam 65420 ziyaretçi (105166 klik) buradaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol